26 Kasım 2010 Cuma

BEN SANA MECBURUM

Ben sana mecburum bilemezsin 
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum 
Büyüdükçe büyüyor gözlerin 
Ben sana mecburum bilemezsin 
İçimi seninle ısıtıyorum. 

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor 
Bu şehir o eski İstanbul mudur 
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor 
Sokak lambaları birden yanıyor 
Kaldırımlarda yağmur kokusu 
Ben sana mecburum sen yoksun. 

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur 
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur 
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan 
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu 
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından 
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman 
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu 

Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor 
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor 
Durup köşe başında deliksiz dinlesem 
Sana kullanılmamış bir gök getirsem 
Haftalar ellerimde ufalanıyor 
Ne yapsam  ne tutsam nereye gitsem 
Ben sana mecburum sen yoksun. 

Belki haziran  da mavi benekli çocuksun 
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor 
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden 
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun 
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor 
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin 
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor 

Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Bu kurtlar sofrasında belki zor 
Ayıpsız   fakat ellerimizi kirletmeden 
Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Sus deyip adınla başlıyorum 
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin 
Hayır başka türlü olmayacak 
Ben sana mecburum bilemezsin. 

Atilla İlhan

23 Kasım 2010 Salı

Göçebe - Stephenie Meyer

" Ruh, ameliyathanenin parlak ışıkları altında ışıldıyordu. Fords'un elinde tuttuğu gümüş rengi neşterden daha parlaktı. Canlı bir kurdele gibi kıvrılıp bükülüyor, geriliyor, kiryoterapi kutusundan kurtulduğuna seviniyordu. İnce kollarındaki tüyler, soluk gümüş renkli saçlar gibi dalgalanarak ağır ağır uçuşuyorlardı. Bütün ruhlar güzeldi ama bu ruh, Fords Deep Waters'a özellikle çekici gelmişti. "


" Ayağa kalkmama yardım etti. Koluyla belimi kavramış, benim kolumu da yavaşça çekerek kendi boynuna dolamıştı.
- Dikkatli ol. Nasıl hissediyorsun?
Öne doğru bir adım attım. Bacağım sancıyordu ama dayanabilirdim. - Harika, gidelim.
 Bana kalırsa Ian senden biraz fazla hoşlanıyor.
Biraz fazla mı? Bunu, Melanie'den böyle açıkça duymak beni şaşırtmıştı. Son zamanlarda, sadece Jared görünürlerdeyken böyle sesini duyuruyordu.
Ben de buradayım. Onun buna aldırdığı var mı?
Elbette aldırıyor. O bize, Jamie ve Jeb dışında herkesten fazla inanıyor.
Bunu demek istemedim.
Ne demek istiyorsun?
Ama Melanie gitmişti. "

Stephenie Meyer'in, Alacakaranlık serisinden sonra yazdığı kitaplardan biri. Bir bedenin içinde iki ruhun ilişkisini mükemmel anlatmış. Serinin içinde belkide çok aşk olmadığı için Alacakaranlık serisi kadar tutulmasa da gerçekten çok başarılı bir kitap. Herkese okumasını öneriyorum :)

*Bu crazywomenrosemary'den bir mimdir. Kendisine teşekkürlerimi yolluyorum :)

Mrv.Natural

20 Kasım 2010 Cumartesi

Montaigne

" Her şeyini başkalarıyla paylaşsan da özünü hep kendine sakla "


16 Kasım 2010 Salı

Reçel

Gülemedim hiç
hasta yatağının başucunda
haberi bu yüzden
yoktur annemin
sol yanağımdaki
gamzeden

Komodinin üstündeki
ilaçların sayısı arttıkça
kutulardan yaptığım
gökdelenlerin uzamasına
sevinirdim

Ve bilmezdim
annemin yaşantısındaki
renkliliğin yalnızca
raflarda dizili
kavanozların içindeki
reçeller olduğunu

Sunay Akın

15 Kasım 2010 Pazartesi

''Başkalarını yargılamaya hakkın yoktur. çünkü bir insan, karşısında duran suçlu gibi kendisinin de bir suçlu olduğu, ortadaki suçta belki en büyük payın kendisinin olduğu bilincine varmadan başkalarını yargılayamaz. Bunu anladıktan sonra yargıç olabilir ancak. Ne denli garip olursa olsun, gerçektir bu. Çünkü doğru bir insan olsaydım, karşımda duran suçlu belki de hiç olmayacaktı..''


                                                        Dostoyevski

14 Kasım 2010 Pazar

Diyojen M.Ö. 431 - 365

Yoksul Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta kibirli bir zenginle karşılaştı. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildi.

Kibirli zengin hor gördüğü filozofa ;

- Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem, dedi.

Diyojen hemen kenara çekilerek, gayet sakin bir şekilde şu karşılığı verdi;

- Ben çekilirim.

6 Kasım 2010 Cumartesi

Sözün Gücü

New York'un Broklin Köprüsü'nde dilenen bir kör varmış. Köprüden gelip geçenlerden biri zavallıya günlük kazancının ne kadar olduğunu sormuş. Dilenci iki doları zar zor kazandığını söylemiş. Adam bunun üzerine kör dilencinin göğsünde taşıdığı ve sakatlığını belirten tabelayı alıp tersini çevirmiş ve üzerine bir şeyler yazdıktan sonra tekrar dilencinin boynuna asmış. Ardından da şöyle demiş: "Bu tabelaya kazancınızı arttıracak bir yazı yazdım. Bir ay sonra geldiğimde bunun sonucunu söylersiniz."

Dediği gibi bir ay sonra gelmiş: "bayım size nasıl teşekkür etsem acaba?" demiş dilenci. "Şimdi günde on, on beş dolar kadar topluyorum. Olağanüstü bir şey. Tabelaya ne yazdınız da insanların bu kadar sadaka vermesini sağladınız?" "Çok basit." diye yanıtlamış adam. "Tabelanızda 'doğuştan kör' yazıyordu. Onun yerine 'Bahar geliyor ama ben bunu göremeyeceğim' diye yazdım.

Roger Caillois

3 Kasım 2010 Çarşamba

Empati Tanıtım Yazısı

Yaşamınızın kontrolü sizde değil.
Öyle olduğunu düşünebilirsiniz ama yanılıyorsunuz.
Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz.
Bu kitabı kapatabilirsiniz.
Osandalyede oturmaya devam edebilirsiniz.
Ne isterseniz yapabilirsiniz.
Ama sorun şurda: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz.
Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar.
Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın.
Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok yormamaya çalışın.

Samantha Zinser  -  3 Mart 1991